top of page

Gelişim Bülteni #77: İyi Hissetmek Zorunda Mıyım? 🧐

Farkında mısın? Sosyal medya bu konuda tam ortadan ikiye ayrılmış durumda. Bir yanda, iyi olmayı küçümseyenler var. "Duygularını bastırma!", "Gerçekleri gör!", "Acı kaçınılmaz!" diyenler… Onlara göre, iyi hissetmeye çalışmak yapay ve yüzeysel bir çaba.

 

Diğer yanda ise her zaman iyi hissetmek gerektiğini düşünenler. Hayatın zor taraflarından hiç bahsetmeyenler, "Şükret!", "Her şey olumlu bakınca güzel!" diyerek her durumu motive edici bir slogana dönüştürenler.

 

Ve biz? Tam ortada sıkışıp kaldık.

 

Peki gerçekten iyi hissetmeye çalışmak sahte mi? Duygularını yönetmek, umudu kaybetmemek gerçeklerden kaçmak mı, yoksa onlarla baş etmenin bir yolu mu?

 

Bu bültende, pozitifliğin her zaman yüzeysel olmadığını, “iyi olma” baskısının neden bu kadar tepki çektiğini ve belki de iyi hissetmenin tamamen farklı bir anlam taşıyabileceğini konuşacağız. Çünkü asıl mesele şu: İyi hissetmek zorunda mıyız, yoksa iyi hissetmeyi seçmek mümkün mü? 🌿✨



İyi Hissetmek Zorunda Mıyım?


Keşfet!


Peki, pozitiflik gerçekten ne işe yarıyor? Hayatın zor anlarında sığınacak bir liman yaratmak mı daha sağlıklı, yoksa her fırtınayı sonuna kadar hissetmek mi? İyi hissetmeye çalışmak, kendini kandırmak değil; zihinsel dayanıklılığını güçlendirmek olabilir mi?

 

Duyguları hissetmek kadar, onlara yön verebilmek de önemlidir. İnsan duygularını düzenleyerek, içinde bulunduğu karışıklıktan bir anlam çıkarmayı başarabilen bir canlıdır. Zira iyi hissetmek bazen doğal bir sonuç değil, bir seçimdir.

 

İyi hissetmeyi seçmek, illa her şeyi pembe gözlüklerle görmek anlamına gelmez. Bazen nefes almak için bir pencere açmaktır. Bir kitap okumak, kendini güzel bir atmosferin içine yerleştirmek, bir müziğe sığınmak… Bunlar kaçış değil, dayanıklılık araçlarıdır. Ama işte burada asıl soru geliyor:

"Zorlukların içinden geçerken, iyi hissetmek için kendine alan açmayı hak ettiğine gerçekten inanıyor musun?"



Düşün  💭


Zorlukları inkâr etmeden, iyi hissetmeye alan açmak duygusal dayanıklılığı güçlendiren bir strateji olabilir. Psikolog Barbara Fredrickson, Genişlet ve İnşa Kuramında negatif duyguları hayatta kalma ile ilişkilendirirken, pozitif duyguları bireylerin deneyimlerini genişleterek uzun vadede dayanıklılık ve esenlik gibi kaynakların inşa edilmesine katkıda bulunduğunu söyler. Yani, iyi hissetmeye çalışmak insanı yüzeysel değil, aslında daha dayanıklı biri yapar. Peki, bunu nasıL yapabilirsin?

 

1️⃣ İyi hissetmeye kendine izin ver: Kendini kötü hissettiğinde suçluluk duymadığın gibi, iyi hissettiğinde de bir savunmaya ihtiyacın yok. Zorluklar içinde bile nefes alacak alan yaratabilirsin.

2️⃣ Duygularını düzenlemeyi öğren: Pozitifliği bir kaçış olarak değil, zihnini dengelemek için bir araç olarak kullan. Estetik bir deneyim yaşamak, şükretmek, ilham veren bir hikaye okumak seni gerçeklerden koparmaz, tam tersine zihnini güçlendirerek olaylarla daha sağlıklı başa çıkmanı sağlar.

3️⃣ İyi hissetmeyi bir seçim olarak gör: Kendi hayatına dışarıdan bakan bir yönetmen gibi düşün. Hangi sahneleri nasıl çekmek istersin? Zorlukları yok saymadan ama kendini güçlendiren bir perspektif oluşturmak, sana daha sürdürülebilir bir denge kazandırır.

 

Sonuçta iyi hissetmeye çalışmak, zorlukları yok saymak değil, onların içinde bir anlam yaratmak ve kendine ilerlemek için alan açmaktır. Ve belki de asıl mesele şu: “İyi hissetmek bir beceri ise, onu geliştirmek için ne yapıyorsun?"

 

Derinleş 🧭


İnsan, sadece hissettikleriyle değil, hislerini nasıl yönettiğiyle de var olur. Acıyı görmek, kabul etmek önemli ama ona saplanıp kalmak zorunda değilsin. Her duygunun bir mesajı var Ama o mesajı anlamak yerine, duyguya yapışıp kalırsan, hikâyenin kontrolünü ona devretmiş olursun. Bir duygu geldiğinde, kendine şu soruyu sor: "Bu duygu bana ne anlatmak istiyor?"

 

Bazı duygular seni durdurur, bazıları harekete geçirir Ama onları nasıl yaşadığın, tamamen senin seçimindir. Pozitif hissetmeye çalışmak bir kaçış değil, bazen en büyük direniştir. Bunu yaparken sahte olmak zorunda değilsin. Zihnini dengeleyebilmek, içinde bulunduğun durumu yeniden çerçeveleyebilmek büyük bir beceridir.

 

Stoacı filozof Epiktetos, “İnsanları huzursuz eden olaylar değil, olaylar hakkındaki görüşleridir.” der. Yani hayata nasıl bir pencereden baktığımız, olaylar hakkındaki yorumumuzu da etkiler. Zorlukları tamamen reddetmek nasıl sağlıklı değilse, acıya saplanıp kalmak da öyle değildir.

 

Şu an belki de en büyük yanılgımız, pozitifliği “gerçekleri görmezden gelmek” olarak okumak. Oysa belki de iyi hissetmeye çalışmak, en büyük direniştir. Kendi hayatına rağmen değil, onunla birlikte hareket etmektir.

 

Özetle; iyi hissetmek bazen en büyük meydan okumadır. Ve insan, kendine iyi gelmeyi öğrenmeden, dünyaya nasıl iyi gelebilir?


Haftanın Önerisi


Bu hafta, duygularını daha bilinçli deneyimlemek ve yönlendirmek için küçük ama etkili bir pratik yapmaya ne dersin? İşte 3 adımda duygusal farkındalık egzersizi:

 

1️⃣ Duygularını Gözlemle: Gün içinde hissettiğin baskın bir duyguyu belirle. Mutluluk, huzursuzluk, öfke, motivasyon eksikliği… Hiç yargılamadan, sadece fark et.

2️⃣ Ona Bir Soru Sor: “Bu duygu bana ne anlatmak istiyor?” Bir mesaj mı taşıyor? Bir sınırın ihlal edildi mi? Değiştirmek istediğin bir şey mi var? Duygunu bir rehber olarak kullan.

3️⃣ Onu Dönüştür: O duyguyla ne yapacağına sen karar ver. Bir duygu geldiğinde, ona teslim olmak yerine yönlendirmeyi seçebilirsin. Seni ileriye taşıyacak bir adım belirle. İçinde sıkışıp kaldığın bir duyguyu, seni güçlendirecek bir eyleme dönüştürmek için ne yapabilirsin?

 

Bu hafta boyunca, duygularına daha bilinçli yaklaşmayı dene. Ne hissettiğin kadar, hissettiklerini nasıl yönlendirdiğin de önemli. Çünkü duyguların seni değil, sen duygularını yönetebilirsin.


Duyurular




Bu içerikte komisyonlu link bulunabilir. #işbirliği #ortaklık #reklam

 
 
bottom of page